by Ervin Sezgin
RESLOG Türkiye
6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin sebep olduğu can kaybı ve yıkım, 11 ilden oluşan Deprem Bölgesinin yerel yönetimlerini de derinden etkiledi. Personel ve yakınlarının vefatı veya yaralanmaları; hizmet binalarının yıkımı ya da hasar görmesi gibi faktörler belediyelerin hizmet kapasitesini önemli ölçüde aksattı.
Depremlerin ardından, bölge belediyeleri öncelikle arama- kurtarma ve kriz yönetimi gibi acil durum görevlerini yerine getirmiş; ardından tüm Türkiye’den gelen yardımların koordinasyonu; depremzedelerin gıda, barınma ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanması gibi, depremin yaralarını sarmaya yönelik faaliyetlere odaklanmışlardır.
Depremlerin bir ay ardından, 6- 10 Mart tarihlerinde, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’da depremden etkilenen RESLOG belediyelerini ziyaretimizde; bu acil görevlerin yanı sıra psiko-sosyal destek sağlanmasının ve kentlerde ekonomik hayatın yeniden başlatılmasının da belediyelerin gündemine geldiğini gözlemledik.
Mersin (Mersin BŞB, Mezitli Belediyesi), Adana (Adana BŞB, Seyhan Belediyesi, Sarıçam Bld.), Osmaniye (Osmaniye Belediyesi), Kahramanmaraş (Kahramanmaraş BŞB), Gaziantep (Gaziantep BŞB, Şahinbey Belediyesi) ve Hatay’ı (Reyhanlı Belediyesi) kapsayan ziyaretin amacı her şeyden önce belediyelerdeki çalışma arkadaşlarımızla dayanışmaktı. Ziyaret sırasında belediyelerin RESLOG ekipleri ve belediye yöneticileri ile görüşmeler gerçekleştirip, yapılan çalışmaları ve ihtiyaçları değerlendirdik. Görüşmelerde öne çıkan, aşağıdaki konular hem Deprem Bölgesinde bundan sonraki sürecin yönetilmesi, hem de diğer kentlerde yapılması gereken hazırlık çalışmalarına dair fikir vermektedir.
- Planlı ve Bilimsel Yaklaşım
Deprem Bölgesinde hem deprem sonrası organizasyon hem de uzun vadeli yeniden yapılanmanın planlı ve bilimsel bir yaklaşımla ele alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
- Çadır gibi kısa ve konteyner gibi uzun vadeli geçici barınma alanlarının, bu tür yerleşmeler için geliştirilmiş planlama kriterlerine göre oluşturulması; aşırı yağmur ve rüzgar, yangın, sıcak gibi risklerin azaltılması için önemlidir.
- Uzun vadeli geçici barınma alanları fiziksel konforun yanında, bir topluluğun temel işlevlerini destekleyecek sosyal donatı alanlarına sahip olacak şekilde tasarlanmalıdır.
- Kentlerin yeniden yapılanması ise farklı ölçeklerde geliştirilecek planlar doğrultusunda gerçekleşmelidir.
Hasarın boyutu gereği, planlama ve yeniden inşa süreçlerine ulusal ve uluslararası kurumların dahli kaçınılmaz olacaktır. Bununla birlikte, yeniden inşa edilecek şehirlerin, yerel yönetimler koordinasyonunda; deprem koşullarını dikkate alan katılımcı yöntemler kullanılarak planlanması gerekmektedir. Nitekim, görüştüğümüz belediyeler BM Habitat gibi uluslararası kurumlarla planlama alanında iş birlikleri kurmak ve Dünya Bankası gibi donörlerin deprem sonrası toparlanma fonlarından yararlanmak üzere proje geliştirme çalışmalarına başlamıştır.
2- Göç ve Belediyeler
Depremzedeleri ağırlayan kentler ise başka türlü bir zorlukla karşı karşıya kalmıştır. Deprem Bölgesinde yer alıp, hasarın görece az olduğu belediyeler hem binalardaki çatlaklar ve artçı depremler nedeniyle evlerine girmek istemeyen hemşerilerine; hem de ağır hasarlı bölgelerden gelen depremzedelere kalacak yer temin etmeye odaklanmıştır. Buralarda çadır gibi geçici çözümlerin yanı sıra, hayırseverlerin desteği ile sağlanan konutlar da kullanılmıştır.
Neredeyse tüm Türkiye kentleri depremzedeleri ağırlamaktadır. Hangi kentte kaç kişi olduğu tam olarak bilinmemekle birlikte, bu sayı Mersin gibi Deprem Bölgesi sınırında yer alan kentlerde yüz binlere ulaşabilmektedir. Bu kentlerin belediyelerinde, depremzedeleri ağırlamak konusunda yapılan çalışmalar ise çeşitlilik göstermektedir. Burada temel ihtiyaçların karşılanması (gıda, hijyen paketi desteği) öne çıkan çalışmalar arasındadır. Belediyeler ayrıca afet bölgesine destek sağlamak (gıda, hijyen malzemesi, çadır, personel desteği vb.) üzere de çalışmaktadır.
Şehir değiştiren depremzedelerin önemli bir kısmının barınma sorununu kendi başına çözdüğü belirtilmektedir. Kısa süreli çözümler arasında bir tanıdık ya da akrabanın yanında kalmak en üst sırada yer almaktadır. Belediyeler, bu koşullarda olan ihtiyaç sahiplerine ayni destek (gıda, yatak, battaniye, mobilya) vermişlerdir. Çok kısıtlı miktarda olmakla birlikte bazı belediyeler, hayırseverlerin sağladığı konutlara depremzedelerin yerleşmesine aracı olmuştur. Burada doğru ev sahibi- depremzede eşleşmesinin sağlanması; kalış süresi ve koşullarını belirleyen mutabakatların sağlanması, mobilyasız evlere mobilya temini gibi konular belediyelerin üstelendiği görevler arasında olmuştur.
Kentlerine gelen depremzedelerin sayısını bilmek belediyeler için ayrı bir zorluk olmuştur. Yardım için kayıt yaptıranların dışındakileri hesaplayabilmek için alternatif veri kaynaklarından faydalanılmaktadır. Su tüketim miktarındaki değişimden ya da mobil ağ operatörlerinin GSM lokasyon verileri bunların başında gelmektedir.
İlk aşamada Suriyeli ve yerli depremzedeler benzer şekilde (akraba-tanıdık yanına yerleşme, kayıt yaptırma; destek için ilgili kurumlara başvurma, vb.) hareket etmişler; belediyeler de bir hizmet farklılaşmasına gitmemişlerdir. İlerleyen süreçte ise farklılaşan idari süreçler ve dil bariyerini aşmak gibi mültecilere özgü sorunların üstesinden gelmek üzere ilave hizmetler sunulmuştur.
Yoğun miktarda Suriyeli göçü ile karşılaşmış belediyelerin, göç yönetimi alanında kazandıkları tecrübeyi deprem kaynaklı göçe aktarabildikleri gözlemlenmiştir. Sorun ve ihtiyaçların veriye dayalı olarak tespiti; bunlara hızlı yanıtların üretilmesi ve belediye kaynaklarının yeterli olmaması durumunda uluslararası kurumlar ve sivil toplum ile iş birliklerinin kurulması, bu belediyelerde görece daha hızlı/ başarılı olarak yapılmıştır.
3- Rezilyans
“Son 10 yılda birçok krizle karşılaştık ve krizlere hızlı tepki verme kapasitemiz çok gelişti. Covid sürecinde edindiğimiz tecrübe, deprem sonrasında daha hızlı ve organize bir şekilde harekete geçebilmemizi sağladı.”
Krizlerle karşılaşan belediyeler, sorunlara çözüm üretmekte daha çevik davranabilmektedir. Yapılan görüşmelerde, Yol İşleri, Fen İşleri ve İtfaiye birimlerinin depremlerden hemen sonra harekete geçerek ağır hasarlı alanlara intikal ettiği belirtilmiştir. İlerleyen süreçte ise Sosyal Hizmetler ve Sağlık birimleri iş yükünün önemli bir kısmını devralmıştır.
Ortak kanı, krizlerin daha organize bir şekilde yönetilmesi gerektiğidir. Bu kapsamda belediyeler, özellikle büyükşehir belediyeleri, idari yapılanmalarına Afet, Afet ve Deprem, vb. isimleri olan daire başkanlıkları ya da müdürlükler eklemek üzere harekete geçmiştir. Yakın zamanda bu tür birimlerin, Deprem Bölgesi dışındaki şehirlerde de yaygınlaşması beklenmektedir.
Bununla birlikte, krizleri tekil olarak ele almak mümkün değildir. Deprem tecrübesi de gösterdi ki, bir afet başka krizleri de tetikliyor ve toplumun ve kentlerin kırılganlığını artırıyor. Aşırı yağışların Deprem Bölgesinde sebep olduğu hasar veya on binlerce depremzedenin göç yönetimi bunun en taze örnekleri arasındadır. Bu nedenle, belediyelerin çoklu şoklara/ krizlere yanıt vermesini sağlayacak; bütüncül ve çok boyutlu bir rezilyans yaklaşımı geliştirmesi önemlidir. Bu yaklaşımın, kurulacak birimlerin idari yapılanma içindeki konumuna yansıtılması ve çalışma kültürünün bir parçası haline getirilmesi gerekir. Bu şekilde, Türkiye’de yerel yönetimler; krizlerin etkilerini en aza indirebilen ve güçlü bir şekilde toparlanabilen, dayanıklı kentlerin inşasında üstlenmeleri gereken rolü daha etkin bir şekilde yerine getirebilecektir.